Göz Gözü Görmüyor Deyiminin Anlamı Nedir? İnsan Algısına Dair Psikolojik Bir Yolculuk
Bir Psikoloğun Merakı: Görmenin Ötesinde Ne Var?
İnsan davranışlarını anlamaya çalışan bir psikolog olarak, her zaman en sıradan görünen ifadelerin bile derin bir anlam taşıdığına inanırım. “Göz gözü görmüyor” deyimi de bunlardan biridir.
Yüzeyde, yoğun sis, karanlık ya da kalabalık gibi fiziksel engelleri anlatır gibi görünür.
Ama aslında bu deyim, insanın zihinsel bulanıklığını, duygusal taşkınlığını ve sosyal kopukluğunu anlatan bir metafordur.
Göz gözü görmüyor dediğimizde, yalnızca görme duyusunun değil, algının, farkındalığın ve empati yetisinin de zayıfladığı bir duruma işaret ederiz.
Peki bu, sadece çevresel koşulların sonucu mudur, yoksa insan zihninin kendi iç karanlığıyla mı ilgilidir?
Bilişsel Psikoloji Perspektifinden: Algının Sis Perdesi
Bilişsel psikoloji, “görmeyi” yalnızca fiziksel bir süreç olarak değil, bilgi işleme süreci olarak ele alır. Göz gözü görmüyor durumu, dikkat, algı ve farkındalık mekanizmalarının çökmesiyle ilgilidir.
Bazen yoğun stres, bazen zihinsel yorgunluk, bazen de bilişsel yük fazlalığı bireyin çevresindeki ayrıntıları fark etmesini engeller.
Daniel Kahneman’ın “hızlı ve yavaş düşünme” kuramına göre, hızlı düşünme sistemi (otomatik, sezgisel) baskın hale geldiğinde kişi anı yaşar ama analiz yapamaz.
İşte bu anlarda “göz gözü görmez” — kişi olayların içinde kaybolur.
Örneğin, bir sınav anında paniğe kapılan öğrenciyi düşünün.
Sorulara baktığında kelimeleri okur ama anlamlandıramaz.
Bu, bilişsel bulanıklığın tam karşılığıdır.
Göz bakar ama zihin göremez.
Algısal kapanma olarak adlandırılan bu durum, beynin aşırı uyarana karşı kendini savunma refleksidir.
Kısacası, göz gözü görmüyor çünkü zihin kendi koruma duvarlarını yükseltmiştir.
Duygusal Psikoloji Perspektifinden: Duyguların Görüş Mesafesini Kapatması
Göz gözü görmüyor deyiminin duygusal yönü, insanın duygularının algısını nasıl şekillendirdiğini anlatır.
Yoğun öfke, kaygı veya korku gibi duygular, bireyin nesnel düşünme kapasitesini azaltır.
Duygusal yoğunluk arttıkça, prefrontal korteks (mantıklı karar verme merkezi) baskılanır ve limbik sistem (duygusal beyin) yönetimi ele alır.
Bu durumda kişi artık “görmez” — çünkü duygular düşünceleri kaplamıştır.
Bir tartışmada gözler dolu dolu, sesler yükselmiş, nefes hızlanmıştır.
O anda kimse kimseyi “görmez.”
Sözler duyulmaz, anlamlar kaybolur.
İşte bu sahne, duygusal körlüğün en doğal hâlidir.
Bu deyim, aynı zamanda empati eksikliğinin de bir göstergesidir.
Duyguların yoğunluğu, başkalarının duygusal varlığını fark etmeyi engeller.
Göz gözü görmediğinde, kalp kalbi de göremez.
Sosyal Psikoloji Perspektifinden: Kalabalıklar İçinde Görülmeyen İnsanlar
Sosyal psikoloji açısından bakıldığında, “göz gözü görmüyor” durumu bireyler arasındaki sosyal mesafenin arttığı bir toplumsal tabloyu da anlatır.
Kalabalık şehirlerde insanlar birbirinin yanından geçer ama birbirine bakmaz.
Gözler karşılaşsa bile, farkındalık yoktur.
Zygmunt Bauman’ın “akışkan modernlik” kavramıyla tanımladığı bu çağda, ilişkiler yüzeyselleşir, empati zayıflar.
Her birey kendi “görüş alanı” içinde yaşar, başkasının varlığı bulanıklaşır.
Bu anlamda “göz gözü görmüyor” sadece bir doğa durumu değil, modern insanın yalnızlığının simgesidir.
Bir ekrandan diğerine koşarken, gözler yorulmuştur ama gerçekten “görme” eylemi unutulmuştur.
Toplumsal düzeyde bu deyim, yabancılaşmayı ve iletişim eksikliğini temsil eder.
Kalabalıklar içinde yalnız kalan birey, sosyal bir sisin içindedir. Göz gözü görmez çünkü herkes kendine bakar.
İçsel Deneyim: Kendi Görüş Alanımız Ne Kadar Açık?
Şimdi kendimize şu soruyu soralım:
Gerçekten neyi görüyoruz?
Birini dinlerken, bir manzaraya bakarken, hatta aynaya bakarken bile gerçekten farkında mıyız?
Göz gözü görmüyor anları, bazen dış koşullardan değil, içsel körlükten kaynaklanır.
Bilinçaltındaki korkular, bastırılmış duygular veya geçmiş deneyimler, bugünkü algımızı bulanıklaştırabilir.
Psikanalitik açıdan bakıldığında bu, bastırılmış benliğin yüzeye çıkma çabasıdır.
Belki de bu deyim, insanın kendi içindeki karanlığa dair en sade ifadedir.
Sonuç: Görmenin Psikolojisi, Görülmeyenin Gerçeği
“Göz gözü görmüyor deyiminin anlamı nedir?” sorusuna sözlük yanıtı: “çok karanlık, yoğun sis veya kalabalık nedeniyle hiçbir şeyin görünmemesi”dir.
Ama psikolojik açıdan bu deyim, insanın bilişsel sınırlarını, duygusal taşkınlıklarını ve sosyal kopukluğunu anlatan derin bir metafordur.
Gerçek görme, yalnızca gözle değil, farkındalıkla olur.
Bazen ışığın azlığı değil, zihnin karanlığıdır bizi kör eden.
Peki siz, kendi hayatınızda hangi anlarda “göz gözü görmüyor” dediniz?
Ve o anlarda gerçekten neyi göremediniz?
#psikoloji #bilişselpsikoloji #duygusalzeka #sosyalpsikoloji #farkındalık #insanalgısı #gözüngörmediği